Resmen masala benzedi bu bölüm ki zaten Chihayafuru'nun en büyük başarısı shoujo'yu da shounen'i de hiçbirini abartmadan bir arada tutabilmesi ve üstüne romantizmi, dramayı, komediyi ekleyebilmesi. Üstelik bu kadar çok farklı katmandan bir çorba değil, bir sentez yaratmayı başarması. Her bir karakterine eşit mesafede yaklaşması hatta her birine zaman zaman çok acımasız davranması. Misal, Arata'nın ilk bölümlerdeki hali, Chihaya'nın seri boyunca resmen tımarlanması ve ilkin gıcık kapılan ama artık fena halde acınan bir karaktere dönüşen Taichi'nin mağlubiyetleri.
Serinin salya sümük ağlatacak kadar güçlü... daha doğrusu, bunu hedefleyen bir dramı yok. Aynı şekilde, kahkahalara boğacak kadar güçlü bir mizahı da yok. Peki nesi var? Karakterlerin ruh hallerini yansıtan çizimlerle animeleştirilmiş salt gerçeklikten bir hayatı var. Bu seri eğer bu kadar hayatın içinden olmasaydı Taichi o son teklifi kabul ederdi. Chihaya ya okulda kalırdı ya da turnuvaya gidip dönmezdi, Arata'nın maçından sonra not almak yerine çocuğun üstüne atlardı.
Gerçek hayattan bu kadar beslenen bir animeye neden masal dedim, şimdi ben de bilmiyorum. Diğer animelerin bana kanıksattığı giriş-gelişme-son standardını Chihayafuru'nun da her bölümünde aradığım için olsa gerek. Oysa akışına kapılıp gitmek lazım. Diğerlerini bilmem ama Chihayafuru bu teslimiyeti hak ediyor.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.