• Area No Kishi - 07-08





    Kralın dönüşü! Araki sahalara döndü ama ne dönüş. O şişman ve hımbıl kişiden atletik yapılı ve delici bakışlara sahip bir oyuncuya dönüşmüş. Oyuna girer girmez yeteneğini göstermekten geri kalmadı. Bu bölümde Araki’nin sadece topu kontrol etme ve pas yeteneğinin yanı sıra oyun zekası da gözümüze sokulmuş oldu. Tüm takımı bir maestro gibi yönetti resmen. Araki’nin oyuna girmesi dengeleri FC lehine değiştirdi. Maçın sonuna kadar kıran kırana bir mücadele izledik. Maçın sonunda Kakeru’nun son vuruşu gol olmasa da gol olmuş kadar etkili oldu.

    FC’nin koçunun jestine SC koçu karşılık verince ortaya toz pembe bir durum çıktığını söyleyebiliriz. İki takımın birleşmesinden yeni ve güçlü bir takım ortaya çıkartılması güzel bir hamle oldu. Böylelikle ileride kazanılacak zaferlerin altyapısı izleyiciye şimdiden yutturulmuş olacak. Tabii ki gerçek rakipleri görmeden bu takımın kapasitesini tam olarak bilmemiz şimdilik mümkün değil. Takımın birleşmesinden doğan uyumsuzlukların ve sürtüşmelerin çok da uzatılmayacağını tahmin etmek için medyum olmaya da gerek yok.

    Seven’ın Amerika’daki hayatı ile pek fazla bir şey söylenmese de orada futbol oynamaya devam ettiği ortaya çıktı. Bu kulvardan daha çok su akacak gibi görünüyor. Bir çok futbol serisinde başroldeki hatun ya amigo lideri yada menajer rolü üstleniyordu. Seven ile ortaya çıkan bu durum Area No Kishi’nin diğer serilerden ayrılan en önemli noktalarından biri durumunda. Son olarak Oda’nın yakında turnuva başlayacak söylemine dayanarak yeni takımın çalışmasından çok rakipleri tanımaya başlayacağımızı tahmin ediyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi