• Area No Kishi - 06




    Ve maç (şov mu deseydim?) başladı. İki ayrı kulüp, okulu kimin temsil edeceği konusunda karşı karşıya geldi. Bir taraftan okulu uzun zamandır temsil eden katı bir disiplin anlayışına sahip ve güçlü fizikleriyle rakiplerini ezen SC, Diğer taraftan esnek bir oyun anlayışına sahip ve kişisel yeteneklerle ön plana çıkan FC.

    Maçın başında Aizawa’nın kafasındaki tek düşünce bu maçı kazanıp Araki’yi (Nam-ı kral) takıma geri kazandırmaktı. Tabii ki işler hiç de düşündüğü gibi gitmedi. İlk yarı sonunda top FC’nin fileleri üç kez havalandırılmıştı bile. Tam bu nokta da Kouta’ya bir parantez açmak istiyor. Kaydını rakip takım SC’ye yaptıran Kouta, doğru yolu bulup maç sırasında yedek kulübesine not bırakarak taraf değiştirdi. İşte o dakikadan sonra sanırım benim yaşadığım gülme krizini birçok kişi yaşamıştır. Özellikle de sol taraftan hızlı bir şekilde top sürerken rakip oyuncunun peşinden koşarak “seni hain!” demesi benim için kayışın koptuğu andı.

    İlk yarıda Aizawa’daki futbol cevherini görmemize rağmen tek başına maç kurtarma kapasitesinin şimdilik olmadığı da ortaya çıktı. Lakin gol vuruşuyla hem antrenörünün hem de rakip takımın ağzını açık bırakmayı başardı.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi