• Another - 2



    Ses yönetmenliği konusunda parmak ısırtan bir performans gösteriyor Iwanami Yoshikazu. En son Ghost Hound'da böyle hissetmiştim; diyaloglar dışında kalan neredeyse her sesin kendine has bir kimliği vardı. Another için de farklı değil, hele ki ayak sesleri ve diyalogların altına gizlenmiş müzikler nefis bir uyum yakalıyorlar. Serinin ağır ama gerilim yüklü temposuyla birleşince bu ses yönetimi bir adım daha öne çıkıyor.

    Animedeki konu mu? Şimdilik sadece referanslar verme üzerinden ilerleyen bir yapı mevcut. İlk bölümde King ustanın Hayvan Mezarlığı, bu bölümde John Saul ve Skrik üzerinden Munch göndermeleri dışında Another aslında henüz bir girizgah bile yapabilmiş değil. Sakakibara ne zaman geçmişe dair bir şeyi merak etse onu "korumak" adına sessizliğe bürünen çocuklar ve her fırsatta ne kadar tuhaf olduğunu vurgulamaya çalışan Misaki Mei dışında senaryoya dair pek bir gelişme yok.

    Gerçi ilk bölümdeki referans bana serinin gizemi hakkında bazı teoriler ürettirmişti ama izlerken tadım kaçmasın, "acaba doğru mu tahmin ettim" kuruntusuna hiç bulaşmayayım diye bu teorileri geliştirme gibi bir niyetim yok. Belli ki daha bayağı bir süre bu bilinmezlik içinde savrulup gideceğiz, hem zaten bölüm sonundaki bize gösterilmeyen ifşa, Another ile ilgili gizemlerin pek de öyle çabucak açıklanmayacağının kanıtı. Fakat yine de OP içinde son anda kulbu oynayan tabut gibi acaba arka planda bir numara var mı diye ipucu aramıyor değilim...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi