Yılın ilk çeyreğinde bitmişti zaten ama OVA'lara kadar benim için hala devam ediyordu. Hoş, daha bayağı bir süre devam etmeyi de sürdürecek. Unutmamak, unutturmamak için elimden geleni yapacağım. Hikaye anlatımı, yönetim, karakter seslendirmesi, metafor kullanımı... hepsi olağanüstü bir seviyede olan bu seriyi keşfettiğim ve haftalık takip ettiğim içinse kendimi her zaman çok şanslı göreceğim.
Yan karakterlerin küçük rollerinden belki de en büyüğüne sahip Yuki'nin karakter gelişimi (tamamlanması mı demek lazım?) yapılıyor ama her zamanki Hourou Musuko klasında: Naif, sade, duru ve en önemlisi de Nitori ile bir karşılaştırma fırsatı sunarak. Nitori ile Takatsuki, yemeğe gittikleri evde belki de kendi geleceklerini dinliyorlar. Shii'nin açısından Takatsuki, Yuki'nin açısından Nitori faydalanıyor. Tabii ki Nitori ile Yuki arasında çok büyük farklar var ve Hourou Musuko bu farkları göz ardı edip Nitori'nin gelecekteki halini bizlerle paylaşmıyor. Zaten bu animenin tapılası yeteneği bu tarafsızlığında... saydamlığında yatıyor.
"Seinen nedir?" diye soran biri olsa ilk cevabım "Hourou Musuko'dur" olacak bundan sonra. Yuki'nin kendini dünyadan soyutladığı yatağında Shii'yi arzulaması, Nitori ile o kadar dalga geçen çocukların kısa bir süre sonra "dalga geçilecek" bir oyunda oynamaları... Bunlar çok ince, ustalıklı işlenmiş detaylar. Hatta "zarif" mi desem artık?
2011'in kesinlikle en iyi serilerinden biri (ehm... ... ... neyse...) olan Hourou Musuko artık sonlandığına göre yönetmen Aoki Ei bir an önce şu anda uğraştığı Fate/Zero'yu bitirsin ve ait olduğu noitaminA kuşağına geri dönsün, dönsün de şu kalitenin hiç değilse yanına yaklaşabilecek kadar sağlam bir seriyle yeniden kalbimi çalsın.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.