• Usagi Drop - 6



    Usagi Drop'un temposu ve anlatım tekniği gerçekten muhteşem. Geçen hafta ufak bir zirve yapmıştık, bu hafta hiç aceleye getirmeden ağırdan alıyorlar. Yalnız serinin alametifarikası bu ağırdan alma faslını bile çok yerinde detaylarla doldurmaya çalışmasında yatıyor. Bu bölüm, Rin’in geçmişini ve Daikichi'nin ailesiyle nasıl bağlara sahip olduğunu kendine özgü çok naif bir yöntemle aktarıyor. Bir aile geleneğine dönüşen ağaç ekme ritüeli, nesiller arasındaki benzerlikleri de ortaya çıkarıyor.

    Bir noktadan sonra Daikichi'nin de dillendirdiği üzere Rin ile ilişkisi neredeyse "kader" denebilecek tesadüflerden meydana gelmiş. Ailenin kadınları (Daikichi'nin annesi ve kız kardeşi) için dikilen ağaçlar aynı türde olunca ister istemez Rin'in ağacının da aynı olabileceğini düşündüm. Lakin elbette seri beni bir kez daha yanılttı. Ortaya çıkan sonuç zaten çoktan Rin'i kabullenmiş ve benimsemiş Daikichi'yi ufaktan dürttü. Adamımın kafasında canlanan ve Rin'in adım atmasıyla renklenen nesiller arası bağlantı, ileride bu küçük ailenin sembolü olacaktır.

    Kouki’nin ve annesinin daha fazla süre almaları da isabet oldu. Hem Daikichi'nin gönül işlerine çok da kapalı olmadığını, hem de Rin ile dolduramadığı babalık vazifesini yerine getirmeye çalıştığını gördük. Kouki'nin tam bir baş belasına dönüşebilen tavırları Daikichi'nin sesini sık sık yükseltmesine neden olurken Rin'in de ablalık yapmaya dünden razı olduğunu gösterdi. Rin'in yaşına göre ne kadar olgun davranabildiğini ana okulda geçen bölümlerde bahsetmiştim. Karakter gelişiminde istikrar bu olsa gerek.

    Önceki bölümlere göre biraz düşük yoğunlukta geçen bir bölüm olsa da Usagi Drop'un hiçbir karesinde kusur bulmak mümkün değil. Mevcut karakterleri (Rin'in annesi de dahil) birbirlerine yakınlaştıran bağları böyle vurguladıkları ve her bölümde daha da sıkılaştırdıkları sürece benim için hiç sorun yok.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi