• Hanasaku Iroha - 21



    Ağır dram ve az komedi ama çoğunlukla acı tat bırakan bir bölümdü. Enishi ile Takako'nun evlenme kararlarını açıklamaları geçen haftaki fragmanı izleyenler için herhalde sürpriz olmamıştır. Minko'nun nihayet çatlayan sabır taşının, dünyanın farkında olmayan Ohana'nın iyiliksever yüreğine ineceğini ta Tokyo'daki bölümlerden anlamıştık. Fakat açıkçası ben Minko'dan bu kadar yürek burkan bir patlama beklemiyordum.

    Haftalardır çabalamasına rağmen bir türlü Tohru'nun ilgisini çekmeyi başaramayan Minko bu bölümde ardı ardına şoklar yaşadı. Alışveriş sonrası dönüş yolunda önce Tohru'nun kendisini otele atmak istediğini zannetti ki bu kısım gerçekten komikti. Bu şoku henüz atlatamamışken ani bir virajla gelen "romantik" manzara bir kez daha Minko'nun kafasında bir şeyler kurmasına yol açtı. Tohru'nun da otelde yaptığı işle ilgili konuşması, onu önemsemesi Minko'yu kısa süreliğine de olsa havalara uçurdu fakat yine işin içine Ohana girince artık yenilgiyi kabullendi. Açıkçası Ohana'nın Tokyo'daki bölümlerinden beri bu kadar ağır bir dram izlemiyorduk. Serinin çok iyi yaptığı şeyleri hatırlaması hoşuma gitti.

    Evliliğin getirdiği diğer bir yan konuyu, yani otelin mali durumunu da işlemeye çalıştılar ki bence geriye kalan 5 haftada başlayacak final sürecinin asıl teması da bu olacak. Kissuiso galiba iflas etmenin eşiğinde. Bölüm başında ekrana gelen defter ile bölüm sonunda Müdire Hanım'ın Takako'ya verdiği ayar bana bunu düşündürtüyor. Bir ihtimal daha var tabii. Otel madem Enishi'ye kalmayacak, acaba Satsuki mi geri dönecek? Yoksa büyük annesinin gözüne girdiğine inandığım Ohana mı bu görevi üstlenecek? Sonuncu pek inandırıcı olmaz bana göre. Daha hala Ko ile Ohana'dan ne çıkacağını da bilmiyoruz. Pek çok bilinmeyen var ama kocaman 5 hafta var... maalesef yalnızca 5 hafta.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi