• [C] The Money of Soul and Possibility Control - 8



    Finans Bölgesi gerçek dünyaya bu kadar etki edebilir mi? Daha doğrusu Midas parasının bir ülkeyi dünya haritasından silecek kadar gücü var mıdır? Bu bölümde aldığımız cevaba göre evet, Midas parası her şeye muktedirdir. İnsanları da yok eder, coğrafyaları da değiştirir. Kızdırmaya gelmez, isterse geleceği karartır.

    Tamam da finansı çöken bir ülkenin tarihten silinmesi mümkün mü? Ben mi çok gerçekçi bakıyorum seriye, seri mi fütüristik yaklaşıyor artık bilemiyorum. Güney Doğu Asya'nın finans bölgesi çökünce insanlar ortadan yok olmaya başlıyorlar. Şimdi biliyoruz ki yapılan müsabakalarda kaybedenlerin gelecekleri etkileniyor. Peki FB'deki insanların geleceklerinde bu kadar çok mu insan var? Dünyadaki herkes birbirini 6 kişi üzerinden tanır teorisini benimsemiş olsaydım bana inandırıcı gelebilirdi ama bu bölümdeki yok olmaları ben pek yemedim.

    Geçen haftaki o bayık bölümde uyukladığım için Mikuni'nin kız kardeşi öldü diye aklımda kalmış, halbuki kız sadece komadaymış. Bu hafta hocasının kaybolan geleceğini kurtarmaya çalışan Yoga için bir umut olur demiştim ama nafile. Yoga'nın para yakmasıysa hoşuma gitti. Bir işe yaramadı gerçi ama en azından kül olan Midas paralarının yerine yeni paralar basılabileceğini öğrendik. Demek ki Midas parasının sayısı önceden belirlenmiş, demek ki enflasyon yaratmaya müsait bir artış yok. Demek ki... bunları öğrenmek de bir işe yaramadı. Of!

    Sahi ya serinin bitimine 3 bölümcük kalmışken yine bir sürü bilinmezi başımıza sarmış durumdalar. Ben çoktan konsantrasyonumu kaybettim, o yüzden sağlıklı incelemeler de yazamıyorum. En azından mevcut durumu tane tane özetleyebilecek biri yorum yapsa süper olurdu...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi