• Shoujo Tsubaki



    Babası evi terk etmiş, annesi ölüm döşeğinde olan Midori Tsubaki sokakta çiçek satarak evin geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Okulu gitgide aksatan, hasta annesini de çok geçmeden kaybeden Midori, yanına yaklaşan gizemli adamın teklifini kabul eder ve sirkte çalışmaya başlar. Sirk çalışanlarının giderek artan tacizlerine maruz kalan kızın imdadına gruba sonradan katılan illüzyonist Wandâ Masamitsu yetişecektir.



    1992 tarihli Shoujo Tsubaki (Midori, The Camellia Girl) 49 dakikalık süresi boyunca izleyicinin sınırlarını ve haddini sürekli zorlayan, adeta sataşarak sabrını parçalamaya gayret eden son derece rahatsız edici bir film. Sirke katıldığı andan başlayıp takip eden 15 dakikalık süreç boyunca Midori'nin maruz kaldığı olaylar için "tüyler ürpertici" tabiri bile çok naif. Şiddet ve cinselliğin en saldırgan haliyle cereyan ettiği, yani sadece uygulayanın zevkini tatmin etmek için gerçekleştirildiği sahneler neredeyse bir snuff film kesitleri gibi. Yere çalınan hayvanlar, toplu tecavüzler, vahşice cinayetler Midori'nin dramını tam bir karabasana çevirmekte.

    Masamitsu'nun gelişiyle bu karabasanın tonunu hafifletip Midori'ye mutluluğu tattıran filmin, tanışma faslında ortaya koyduğu aşırı grotesk tutum bu mutluluğun değerini oldukça düşürüyor. İlk kez aşkı tadan Midori, kocasının müthiş bir illüzyonla şişeye girişini aslında hayatının her alanında yaşamış oluyor. Sayısız defalar tecavüze, zorbalığa, aşağılanmaya katlanmış bu genç kızın mutluluğu yalnızca kısa süreliğine yaşaması da şişeden çıkabildiği nadir anlarda gerçekleşiyor fakat bu anlar elbette ki önceki yaşanmışlıkların üzerine sünger çekmek için yeterli değil.


    Suehiro Maruo'nun aynı isimli mangasından uyarlanan anime aslında tek kişilik bir gösteri. Hiroshi Harada'nın 5 yıllık bir süre içinde tek başına yazıp yönetip çizdiği Shoujo Tsubaki, bu koşullar düşünüldüğünde gerçekten büyük bir teknik başarıyı işaret ediyor. Finansman bulmakta zorluk çeken Harada'nın tüm birikimini yatırdığı ve seslendirmeler haricindeki her unsuru kendi çabasıyla yarattığı film bir anlamda da yönetmenin manifestosu olarak görülebilir. İzlemesi hayli zorlu olan Shoujo Tsubaki, sindirilmesi ise hemen hemen imkansız bir film.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi