• Otona Joshi no Anime Time: Not Somewhere, But Here




    Projenin kapanış ayağı olan Not Somewhere, But Here (Dokoka Dewanai Koko) bu kez de üzerine anne elbisesi yapışmış bir kadının hikayesini anlatıyor. 43 yaşındaki, iki çocuk annesi Maho çocuklarına kahvaltı, kocasına sefer tası hazırlayan, annesinin dırdırına katlanan, kocası işinden kovulduğu için geceleri bir süpermarkette kasiyer olarak çalışan, çamaşırları yıkayan, yerleri süpüren ve bu döngüde sürüklenen bir kadın.

    Ne kocasından ne kızı ve oğlundan ne de annesinden ilgi gören, yalnızca kullanılan Maho döngüye girmiş yaşantısında sadece yıkanmayı ve uyumayı kendi lüksü olarak görür. Her fırsatta kanepeye, halıya, yatağa kıvrılan ve sıradan bir insan olduğunu kabullenen Maho'nun asıl mesaisi kendi evindedir.

    Maho sofrayı hazırlamışken yemek için oğlunun dışarıya çıktığı, ertesi sabah yemekler öylece dururken kızının kapıda belirdiği anlarda aklıma şu geldi. Dokoka da sanki bir kadını değil, bir anneyi anlatıyor gibi (arada büyük fark var). Maho'ya kendini yeniden bir kadın gibi hissettiren "gelişme"nin ardından hayatı bir anda değişti, yüzüne renk geldi... daha doğrusu, Maho yaşamaya başladı.

    Ödüllü kısa öykülerden uyarlanan Otona Joshi no Anime Time projesi her biri uzun metraja müsait bölümleriyle yetişkin izleyiciler için ufak da olsa bir nefes alanı sundu. Tek dileğim, benzer projelerin gelecekte artması zira artık fantezilerden ziyade gerçekçi anlatıların da anime edilebilir olduklarını hatırlatmak gerekiyor.

    2 Görüş:

    1. Bu bölümü çok iç karartıcıydı. O çocukların içinde hiç mi ebeveyn sevgisi olmaz? Aile çok önemli. Annenizin, babanızın gönlünü alın. Gençlere seslendim animedyum :D Sanırım japonya da ev kadınlarına çok baskı var. İzlediğim çoğu japon filmi ve dramasında onlardan süper anne olmaları bekleniyor. Görevleri çocuklarını sınavlara hazırlamak, evi çekip çevirmek, obentolar hazırlamak, hep güleryüzlü olmak... Yazık bu kadınlara. Aldıkları karşılık bu animedeki gibi '' Senin gibi olmak istemiyorum anne'' oluyorsa. Gençler gidin ailenizden özür dileyin. Hürmetler.

      YanıtlaSil
    2. Mimlendin. Umarım katılırsın. :D

      http://otakuandbookworm.blogspot.com/2013/04/liebster-blog-award-2.html

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi