• Panda Kopanda




    Studio Ghibli'yi kuran iki büyük ustanın ilk ortaklıkları olarak göze çarpan Panda Kopanda sevimli ve eğlenceli tonda seyreden iki orta metraj filmden ibaret bir anime.

    Hayao Miyazaki'nin senaryosunu yazdığı, Isao Takahata'nın ise yönettiği filmlerden ilki olan 1972 tarihli Panda Kopanda, bir iş için şehri terk eden büyük annesinin yokluğunda kendi başına alışveriş yapan, yemek pişiren, ortalığı toplayan Mimiko'nun neşeli hikayesi etrafında şekilleniyor.

    Alışverişten dönen Mimiko eve döndüğünde yavru bir panda ile karşılaşır. Panny ismindeki bu yavru pandanın babası olan Papa Panda da çok geçmeden bu ikiliye katılır. Anne ve babası olmayan Mimiko küçük pandaya annelik yaparken büyük pandayı ise babası olarak kabullenir.

    İkinci film olan 1973 tarihli Panda Kopanda: Amefuri Circus no Maki'de ise bu ilginç aileye yavru bir kaplan katılır. Sirkten kaçan bu kaplana da bir süreliğine annelik yapan Mimiko şehirdeki insanların baskılarına ve alaylarına rağmen hayatındaki eksikliği bir şekilde gidermiş olmaktan dolayı son derece mutludur.

    35 ve 40 dakikalık iki filmden oluşan Panda Kopanda çocuksu bir atmosfere sahip olmasına rağmen Miyazaki'nin gelecek yıllarda sunacağı ve klasikleşecek animeler hakkında da ipuçları içerir. Olağanüstü kadın karakterler yaratmayı seven Miyazaki için Mimiko bu geleneği başlatan isimdir. Yalnızlığını gidermek için çocuğu ve babası olarak gördüğü pandalara en başından basmakalıp roller biçer. Çocuk [Panda] yemeğini yemeli, dişini fırçalamalı ve erkenden uyumalıdır. Baba [Panda]'nın ise şapka takması, pipo içmesi, gazete okuması ve her sabah işe gitmesi gerekmektedir. Mimiko bu isteklerin gerçekçi olmadığını gördüğündeyse hiç bozuntuya vermez ve "ailecilik" oynamaya devam etmesini sağlayacak çözümler üretir.

    Miyazaki'nin daha popüler eseri Tonari no Totoro'ya özellikle çizimler ve karakter tasarımları açısından bariz bir şekilde ilham vermiş olan Panda Kopanda, ustanın ilerleyen yıllarda yaratacağı klasikler açısından da önemli bir referans olarak görülebilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi