• Chihayafuru - 15



    Hakkında 3-5 satır yazacak bile olsam Chihayafuru'yu seçtiğime seviniyorum. Temposu hızlı, anlatısı aceleci, animasyonu çok aydınlık falan ama hiç değilse anlatış şekli toz pembe değil. Chihaya'nın o kadar farkı kapatıp maçı kazanmasını zaten ummuyordum hatta serinin hayrı için kaybetmesini istiyordum. Sonuçta izleyiciye yaranmaya çalışmayan, izleyicinin adapte olması gereken bir anime Chihayafuru.

    Evet, anlatım hala çok hızlı sürdürülüyor ve bu da serinin kalitesinden çalıyor. Aslında Nana gibi (yine anmadan duramadım) 40'tan fazla bölüme sahip olsa Chihayafuru'da bu karuta maçlarına özel bölümler, karakterlerin iç dünyalarına ait özel sahneler tasarlayabilecek potansiyel var. Ne yazık ki ağzımıza bir tutam romantizm çalıp sonra tamamen kurgusal karakterlerin kurmaca hikayelerine odaklanmayı tercih ettiler. Gerçi bunu da -hızlı da olsa- iyi yapıyorlar lakin o ilk bölümlerdeki atmosferden bayağı uzaklaştılar.

    Neyse... Arata'nın yeniden oyuna dönüşü, bizim takımın (eh işte, "bizim" dedirtecek kadar başarılı bir seri) form tutmaya başlaması ve Queen'in sosyopat halleri bir sonraki turnuvayı şimdiden merak etmeye yol açıyor. Bir de eklemeden geçmemek lazım: Bu bölümdeki mağlubiyetlerden sonra takımdaşların birbirlerini teselli etmemeleri ve akabinde gelen "birbirimizin rakibiyiz" detayları harika yazılmış senaryo örnekleriydi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi