• Mirai Nikki - 8



    Yuki'nin her fırsatta gölgesinden bile korkmasından artık bahsetmiyorum. İyice can sıkıcı ve fuzuli bir karakter gibi görmeye başladım zira. Aynı şekilde inanılmaz iyi niyetinden de hiç laf açmayacağım çünkü bu iyi niyet/saflık belli ki seri boyunca çok kullanılan bir taktik haline gelecek. Yuno'nun her taşın altından fırtlamasından da söz etmeyeceğim, Yuki neredeyse Yuno'nun da orada olduğunu herhalde herkes öğrenmiştir. Ee, ne kaldı?

    Açıkçası serinin temposu benim inanılmaz sinirimi bozuyor. Baş kahramanı desek zaten göründüğü her dakika fenalıklar bastıran cinsten... ve evet, her dakika görünüyor. Yan karakterler/günlükçüler mantık sınırlarını zorlayan bir beyin yapısına sahipler... rakiplerini en zayıf anlarında serbest bırakabiliyorlar. Cidden, şu "bir taşla 2-3-4 kuş" deyiminden neden bu kadar nefret ediyor Mirai Nikki?

    Neyse ki hâlâ Yuno var, izlemeye değer tek karakter...di. Hinata ve özellikle Akise Aru oldukça dişli karakterlere benziyorlar. Tabii birkaç bölüm sonra Yuno tarafından haklanıncaya dek ekranı doldurmaktan öteye gitmeyecekler herhalde.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi