• Mahou Shoujo Madoka Magika - 11



    Madoka geri döndü! Deprem sonrası verilen zorunlu aradan sonra ne zaman biteceği bilinmeyen bir ara verilmişti. Belli bir süre geçtikten sonra Shaft kalan iki bölümün tarihini açıkladı ve Bu senenin şimdiye kadarki en iyisi serisinin finali için bekleyiş başladı. Hayatımda ilk defa bir anime için gece gece fansub gruplarının sitelerini sürekli güncelledim. Beklediğime ve uykusuz kaldığıma ise değdi diyebilirim.

    Homura'nın zamanı bükebildiğini bundan önceki bölümde etraflıca öğrenmiştik. Lakin bizim için bir sürpriz daha hazırlanmış: Homura'nın onca sefer gerisin geri gidip baştan başlaması Madoka'nın Mahou Shoujo güçlerini de arttırmış, dolayısıyla bu güçleri kaybettiğinde dönüşeceği cadının da kudretini katmerlemiş. Artık bu seriden alıştığımız hamleler bunlar, bir şeye şaşırmak bile şaşırtıcı gelmiyor. Ne kadar güzel ki...

    Kyuubee'nin insanların hayvanlara yaptıklarını, kendi türünün insanlara yaptığını anlattığı sahneler mükemmel. İnsanların ineklerden farkı olmadığını Madoka'ya gösterirken duygudan ne kadar yoksun olduğunu görebiliyoruz. Kendi türünde "bir şey hissedenleri" hastalıklı zihinler olarak tanımlayan bu yaratık herhalde serinin en oturaklı karakteri. Şimdiye kadar her bölümde hakkındaki gerçekleri öğrenmemiz dışında karakterinde hiçbir değişiklik göstermedi. Bana öyle geliyor ki yapımcılar bu seriye başlamadan önce ilk olarak Kyuubee'yi tasarlamış ve animeyi de onun üstüne kurmuşlar. Eh, acımasız ve kapkara atmosferle birleşince de harika bir iş çıkarmışlar.

    10 bölümdür Madoka'nın annesiyle ilgili biraz atıp tutmuştum ve bu bölümde karşımıza önemli bir rolde çıkınca "acaba mı?" dedim ama nafile. Kızlar ve QB dışında herkes figüranmış onu anladım. Elbette ki bölüm finalindeki muazzam sürprizle ilgili bir şey söylemiyor ve kapanışı izlemeye kaçıyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi