• Hanasaku Iroha - 3


    Balut

    Hanasaku Iroha ile resmen flört etmekteyim. Şu an kendisinden acayip derecede hoşlanıyorum, onunla ilgili her bilgiye açım, açığım. Bu yüzden o anlattıkça ben keyifle dinliyorum ve haftalık düzende izlemekten de inanılmaz bir keyif alıyorum. "Tamamı bitsin, sonra hepsini izlerim" demeyin, bence maratondan ziyade böyle haftalık izlemek çok daha zevkli. Her bölümde gıdım gıdım karakter gelişimleri yapılıyor ki unutmanızı sağlayacak öyle çok aman aman bir olay da yaşanmıyor. Bir sonraki hafta geldiğinde personel yine bıraktığınız yerden devam ediyor.

    Ohana'nın geçen hafta aldığı söz ve hazırlayacağı intikam yemeğine hazırlanan Nako-Minko ikilisi mutfağı boş görünce şaşırırlar. Minko asabi bir hatun olduğundan keklendiğine, Nako ise özgüven eksikliğine sahip olduğundan Ohana tarafından sevilmediğine inanır. Çok geçmeden Ohana'nın yerini yurdunu ve içinde bulunduğu absürt durumu öğreniriz. Oteldeki yazar müsveddesi tarafından bondage kurbanı olan Ohana iplerden kurtulduğunda bu kez de kendi ve diğer iki hatunu da içeren porno roman taslaklarına maruz kalır. Sonrasında işler iyice sarpa sarınca yazar çareyi tüymekte bulur ama peşinden gelen otel çalışanlarını atlatamaz. Kovalamaca sırasında kırmızıda falan durur, intihar denemesi başarısızlıkla suçlanınca yine triplere girer. Ohana ise istediğini alır ve Minko'ya o ıspanağı yedirir. Karşılığında aldığıysa "Balut"tur. Balut'un ne demek olduğunu da bölüm sonunda öğrenir ve her zamanki tavrıyla olgun bir acı gülümseme atıverir.

    Diyorum, cidden hoşlanıyorum bu seriden. Karakterlerin hepsi gerçek insanlar, aralarında bir tane bile sersem yok. Yazar bile bir salaklık yapıp kırmızı ışıkta bekledikten sonra kendini sorguluyor. Büyük anne her şeyi bilmesine rağmen iş ahlakını kimse için bozmuyor. Minko ne kadar çok "geber" demeyi sevse bile Ohana'yı kırdığının farkında ve gecelerini resmen bu ilişkiyi başka bir noktaya çekmek için harcıyor. Nako yaptığı işte çok iyi olmadığını düşünüyor ama Ohana'ya başka bir konuda yardım etmeye can atıyor. Ohana'nın etrafındaki karakterler gelişiyor ve bölüm sonunda Ohana'nın geride bıraktığı arkadaşından gelen mesajla bölüm enfes bir iş çıkarmış oluyor.

    Çizimler güzel, seslendirmeler güzel, OP/ED güzel, karakterler güzel, mkv dosyası bile güzel. "Mutlaka izleyin" derdim ama birkaç hafta geçince "benden başka kimse izlemesin, kıskanırım, paylaşmam" diyeceğim gibi görünüyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi