• Seikimatsu Occult Gakuin - 11 - 12 - 13



    Baştan sona aynı yavanlığı devam ettiren son bölümlerindeyse bu vasat kalitesini iyice yerlere indiren bir serinin daha kapanışında birlikteyiz. Meğersem her bir doğaüstü olayın sorumlusu sempatik hatunumuz Mikaze'ymiş. İyi tamam da eeee?!?! Ötesi gelmiyor. 10 bölümdür bir yaratık, bir mit, bir efsaneyle karşımıza dikilen seri aniden bu garson kızı dünyanın sonunu getirmek isteyen bir cadıya çeviriyor. Oley! Büyük marifet!

    Akıllarına daha iyi bir sonuç gelmedi mi acaba? Aslına bakarsanız geliyor da. Son bölümde ani bir hamleyle Mikaze'yi de eleyip her şeyin sorumlusunun Fumiaki olduğunu söylüyorlar. Elbette güzel bir çırpınma hareketi, ne de olsa tüm seri boyunca belayı arayan adam belanın kendisi olduğunu görecek. Hatta bununla da yetinmeyip yapmaması gereken tek şeyi son bölümde ona yaptırıyorlar: Kendi çocukluğuyla karşılaştırıyorlar. Güzel. Yeryüzündeki herkes Geleceğe Dönüş izlediği için eski ben ile yeni ben karşılaşmasının ne anlama geleceğinin farkında. Lakin yine de sıkıcı açıklamalarla esnetiliyoruz. Occult zaten böyle bir anime olduğundan hiç yadırgamıyorum fakat akabinde Fumiaki'nin bir kaşıkla dünyayı kurtarmasında artık cinlerim tepeme çıkıveriyor. Dünyanın yok olması ile kurtarılması toplasanız 4 dakika sürüyor!

    Nitekim efendim, en iyi bölümünde sadece vasatı aşabilen kötü bir seriyi daha bitiriyorum. Şu Ekim animelerinde artık süper garanti oynamayı düşünmeye başladım. Arakawa ve Iron Man şimdiden cepte. Herkesin çok beğendiği Bakuman'ı da dahil edersem Shiki'yle birlikte düzenli bir sürece girebilirim. Bunların yanlarına en az 1 en fazla 2 seri daha eklersem de keyifli bir sezon geçirebilirim. Yeter ki Occult gibi baştan sona bana ızdırap yaşatan bir projeyle daha karşılaşmayayım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi